1. Dün insanların artık para kazanamadığını vurgulayan bir tefrika yazmıştım. Bugün bunun bankacılık sistemine (ve dolaylı olarak devlete) etkisini yazmaya çalışacağım. 
2. Ama önce biraz teknik altyapı lâzım: kazanmaya çalıştığımız para -birçoğumuzun sandığı gibi- Merkez Bankasının basmasıyla yaratılmaz. 

3. Parayı bankalar kredi vererek yaratır. Para kredi ödendiği zaman ölür. Bu konuyu en iyi açıklayan yazılardan biri aşağıda. Sistemi anlamak için okunması önemli.

4. Baki hocam konuyu çok daha detaylı anlatan, uzun ama çok önemli tespitler içieren teknik bir manifesto ile katkıda bulunmuş, sağolsun: https://www.patreon.com/posts/money-matters-44838523
5. Eğer ekonomiyi düzgün, verimli yönetemiyorsanız, yapabileceğiniz en kolay (ağrı dindirici) şey kredilerin artmasını sağlamaktır. Bu da aslında sanıldığı gibi sadece Merkez Bankasının yapabileceği bir şey değildir. 
6. Kredilerin artması için a) bankaların kredi verme iştahı b) kredi kullanacakların kredi kullanma iştahı yüksek olmalıdır. İlki için en temel üç sebep vardır: Riske değecek karlılık, kredilerin geri döneceğine ikna olmak ve regülasyonun gerektirdiği rasyoları aşmamak. 
7. Detaya girmeyeceğim ama bankaların kredi iştahı BDDKnın Aktif Rasyosu gibi icatlarla devlet tarafından arttırılmaya çalışıldı, rasyolar esnetildi, KGF ile krediler geri dönmese de sigorta mekanizması sağlandı. Tam bir kepazelikti. 
8. Kredi kullanacaklar ise üçe ayrılır. a. Alacağı borcu anapara ve faiz olarak elde ettiği gelirle ödeme kapasitesine sahipler. b. Kredinin anaparasını ödeyemese de (yani anapara ödeme zamanı geldiğinde yeni kredi bulmak zorunda) faizini elde ettiği gelirle ödeyebilenler. 
9. c. Kredinin ne anaparasını ne faizini mevcut gelirlerleriyle ödeyemeyip, umudunu elindeki varlıkların değer kazanmasına ya da piyangoya bağlamış olanlar. 
10. Bu ayrımları yapıyorum, çünkü Türkiye’deki borçlu bireylerin (borç büyüklüğü değil sayı itibarıyla) sırasıyla üç gruba girme oranlarını %15, %25, %60 olarak tahmin ediyorum. Tüzel kişilerde %10, %20, %70 civarı olabilir. 
11. Toparlarsak, bankalar bu borçlu profilinin kabaca farkında ve temkinli olmaya çalışıyorlar. Devlet (bir dönem) iştahları açılsın diye sırtlarında kamçı şaklattı. Borçlularda ise yeni borç isteği tavanda ama muhtemelen 2/3ü bu borçları hiçbir zaman ödeyemeyecek durumda, zombi. 
12. Uzunca bir süredir devletin sağladığı (yeniden yapılandırma, TGA süre geciktirilmesi gibi) kolaylıklarla bu krediler bankalar tarafından yüzdürülüyor, ama geri ödenmeyen kredi oranının büyük bankalarda %20ye çıktığı banka üst düzey yönetimlerince de itiraf ediliyor. 
13. Aşağıda banka kredilerinin gelişimi var. 2018 başında 2T civarı olan krediler, Kasım başında 3.57 trilyona kadar (anlattığım baskılarla) çıkmış, son veri tarihi 18 Aralıkta ise 3.49 trilyona düşmüş.Kur etkilerini çıkarırsak, 2 aydır krediler artmıyor diyebiliriz. Bu ne demek?
14. Yukarıda anlattığım b grubundaki (yalnız faizi ödeyebilenler, sürekli yeni borç bulmaya ihtiyacı olanlar) borçlular da c grubundan sonra kredilerini ödeyemeyecek demek. Buna artan faizlerin negatif etkisi de ilave olacak. 
15. İlk tefrikada anlattığım gibi ülkenin çok büyük kısmı para kazanmadığı için kredi faizi %12-13 iken borçlarını geri ödeyemiyordu, şimdi %20-22 ile verilen kredilerin saatli bomba olduğunu gören bankalar kredileri daha da kısacak. 
16. Zaman geçtikçe (180 günlük TGA yazma süresi aşıldıkça) tahsili geçmiş kredilerin toplam krediye oranının çok yükseldiği ortaya çıkacak. Ve bazı bankalar kredileri yüzdürmek yerine teminatları likidite ederek tahsil etme yolunu tercih etmek zorunda kalacaklar. 
17. Zorunda kalacaklar diyorum, çünkü: a. Sermaye Yeterlilik Rasyoları (tüm esnetmelere rağmen) yasal limitlerin altına kaymaya başlayacak. Bu bir banka için kredi verememek, para yaratamamak, kabaca havlu atmak demek. 
18. Ortaklar yeni sermaye koymak yerine, yüzdürülen kredilerden tahsilatı zorlamayı tercih edecekler. b. TGA için ayıracakları karşılıklar yüzünden karlılıkları (devamında borsa/piyasa değerleri) çok düşmeye başlayacak. 
19. Bankalar teminatların üstüne giderse, ki çoğu gayrımenkul temelli teminatlardır, bu varlık setinde piyasada fiyatlar bir kez daha düşecek ve a grubunda yer alan borçluların da kredi limitlerini negatif etkileyecektir. 
20. Çok uzatmaya gerek yok, bankalarla birlikte tüm ekonomi büyük bir depresyona girebilir. Bütün bunların engellenmesi zor ama çözümün en önemli bileşeni borçluların para kazanabileceği (çalışarak, iş kurarak, iş hacmini arttırarak) ortamı derhal oluşturmak. 
21. Yukarıdaki ile paralel banka aktif kalitesini/SYRsunu yükselten bir çözüm uygulanmazsa, bankacılık sektörü kamunun yaklaşık %40 ağırlığı olan ve tüm regülasyonunu devletin üstlendiği ayrıcalık bir sektör olduğundan 2001 benzeri ama çok daha büyük bir operasyon görebiliriz. 
22. Bu da özetle bankacılık sektöründeki büyük hasarın vergi verenlerin üzerine ileriye yönelik faturalanması ve muhtemelen banka sayısının azalması ile sonuçlanır. 
23. Senelerdir ekonomideki riskler konusunda yeri geldikçe sürekli uyarıyorum, yetkililerin dinlediği yok. Riskler de bir bir gerçekleşiyor. Ama en azından okuyanlar nelerle karşı karşıya olabileceğimizi bilsinler. 
Finans dışı özel sektör borcunun tarihi gelişimini de ekleyeyim. (Bu grafiğin son noktası muhtemelen haziran 2020, son halimizi yansıtmıyor.)