1. Türkiye’nin temel sorunlarından birini açmaya çalışacağım bu tefrikada. Nedense kimsenin yazmadığı ve sadece işsizlik üzerinden dokunulan.. 
2. Önce “borcumuz çok” kısmından başlayalım: Sizi grafiğe boğmayacağım. 500B$a yakın dış borcumuz, yüksek borçlu şirketler, yüksek borçlu haneler, girişimciler malumunuz. 
3. Öte yandan her insanın, her ailenin bir yaşam standardı var . Alıştığı, her ay falanca gelirle dönebilen bir standart. Son senelerde standartlarımız hızla geriye gitse de mevcut düşük standardı korumak için dahi aylık belli bir gelir şart. 
4. Hayat standardını korumanın, mümkünse yükseltmenin, borçlarımızı net olarak azaltmanın, zor ama borçsuz kalmanın bilinen tek legal yolu düzenli para kazanmak. Yani aylık net artıda olmalıyız. 
5. Diğer yöntemlerin hepsi farklı kreditörlerden farklı yöntemlerle borç bulup zaman kazanmaya ve süreç içinde ödenen faizle de daha da fazla borçluluğa, hayat standardının düşmesine, sonunda iflasa sebep oluyor. 
6. Türkiye’nin yeterince tartışılmayan temel sorunu da tam bu noktada. Ülkede para kazanmak her geçen gün zorlaşıyor, bazı kriterlere uymuyorsanız imkansız hale geliyor bile denebilir. 
7. Şurayı bir anlayalım; şimdi kim gerçekten para kazanıyor ülkede? Bazı oligopoliler (telekom, (kağıt üstünde) bankacılık gibi), devletle iş yapabilen az sayıda müteahhit ve yurtdışına düzenli ihracat yapabilen bazı şirketler ve bunların sahip ve yöneticileri. 
8. Bu kısa listeye bazı komisyoncuları, nüfuz satıcıları ve illegal iş yapanları da ekleseniz de, gerçekten para kazanan kitle nüfusun %1ini bulmaz. Burada gerçekten kazanmaktan bahsediyorum, senede 20-30K$ gelirden değil. 
9. Bu kitlenin dışında kalan iç pazara üretim yapan KOBİler, ticaret erbabı, esnaf, sabit gelirlinin kazandığı ise ancak sürekli düşen hayat standardına yetişme çabasına yarıyor.Senelerdir yalan açıklanan enflasyonla eziliyorlar. İşyerleri sürekli küçülüyor, kapanıyor. 
10. Bu kitle sürekli kredi verilerek daha çok borçlandırılıyor ama ne iş bulma ne de iş yapma şartları düzeltiliyor. Para kazanılabilecek tüm işler/projeler zaten sistemin insanlarınca oligopoli ya da tekel halinde. 
11. Kalan alanlarda da aşırı rekabetten, vergi sisteminden, hesap bilmemezlikten, sürekli değişen kural ve mali şartlardan sürdürülebilir bir gelir yaratmak çok zor. Bütün girişimciler birbirini yiyorlar. 
12. Toparlarsam ülke insanının çok büyük bir kısmı para kazanmaz ve para kazanabileceği bir işe yatırım yapamazken, ne borç ödenebilir, ne refah artabilir. 
13. Bakın, aşağıda sene başından beri Borsada artan hesap sayısı: 40 senede ancak 1.24 milyon kişinin ilgisini çekebilmişken, ne oldu da borsada 11 ayda 645 bin yeni kişi hesap açtı? Sizce bunlar çok kazanıyor, tasarruf yapıyorlar da mı borsaya giriyorlar?
14. Tabii ki hayır. İşinden çıkarılıp tazminatını alabilenler, küçük işyerini üç kuruşa devredebilenler, borcunu ödemek için evini satıp, ödedikten sonra elinde biraz para kalanlar, işi küçülüp elindeki işletme sermayesi atıl kalanlar bunlar; hepsi parayla para kazanma derdinde. 
15. Borsadalar, çünkü gerçek hayatta iş yapıp para kazanamayacaklarını görüyorlar. Çoğu hayat standardını koruyabilecek kadar bir gelir peşinde, maalesef finans dünyasında çarkların nasıl işlediği hakkında fikirleri de yok. 
16.İşsizlik çok, gelirler düşük diyoruz ya, çözülebilmesi için öncelikle her sektörde rekabete açık (mesela davetle alım/ihale düzenlenmeyen),vergi ve teşvikler dahil kuralların her birey ve tüzel kişiliğe eşit (ya da şimdikinden daha eşite yakın) uygulandığı bir iş zemini lazım. 
17. İş ortamını düzeltmek için daha çok şey sayabilirim ama iyice siyasete girmem gerekir, bunu da istemiyorum. Yani bu sorunun kökünde de özetle kötü yönetilen devlet var. 
18.Bu iş ortamı sağlanmadıkça %1 servetini arttırmaya devam ederken, geri kalan nüfus her ayı bütçesi açık vererek kapatır ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi mümkün olmaz. Borçlar hiçbir zaman ödenmez, sonu köleliktir.